Boston’dan ayrılalı bir günü geçti, ama ancak yazabiliyorum.
Boston, özellikle ağustos’ta, çok güzeldi. Harvard ve MIT kampüsleri, kitapçılar, Za, Toscanini ve airbnb’den bularak kaldığımız ev, sokaklarda, nehir kenarında yürümek çok iyiydi.
Boston’dan cumartesi sabah ayrıldık. Havaalanından arabayi alip eve gelmemiz uzun sürdüğünden rötarlı olarak evden çıktık. Bir haftadır sadece yürüyerek ya da otobüs/metro ile heryere gittik. Bir araba sorumluluğu ve ağırlığını unutmuşum çabucak. Ama önümüzdeki uzun yollar başka türlü gidilmez.
Uzun süren, ama çok fena olmayan bir araba yolculuğundan sonra Niagara’ya ulaştık. Niagara’ya en son annem, Ayten Teyze ve Nur ile gitmiştik. Ben tek şoför olunca (Nur da araba kullanabiliyor diye bilerek yola çıktık, ama yolda çok zorlanacağını anlayınca tek şoföre düştük) ve orada otelde kalmayip geri dönünce, özellikle dönüş yolunda zavallı Gülten Teyze ve annem ben uyumayayım diye ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Araba kullanmanın stresinden olacak, o geziden Niagara ile ilgili hiçbirşey kalmamış aklımda. 🙁
Niagara’da kalacağımız otele (booking’in azizliğine uğradık, kaldığımız otel hakikaten kötü idi) varır varmaz eşyaları bırakıp hemen çağlayanı görmek üzere yola çıktık. Kanada tarafından çağlayanları daha önce hiç görmemiştim ve o taraftan hem Horseshoe Falls hem de American Falls çok güzel görünüyor. Gece ışıklandırma ile daha da güzeldi. Kanada tarafında karnımızı doyurup Rainbow Bridge’i geri geçip otele döndük. Sanırım ilk defa bir ülkeden öbürüne yürüyerek geçmiş oldum. Bu sabah kahvaltımızı Murphy’s diye, servisi çok yavaş, ama temiz bir yerde yaptık. Cave of the Winds park etkinliği ile American Falls’un altında durup epeyce ıslandık. Aşağı dökülen suyun sesi ve kuvveti insanı büyülüyor. İnsan olarak ne kadar küçük ve kuvvetsiz olduğumu hissettirdi. Niagara’daki iki şelale arasındaki Goat Adası’nın yanındaki Luna Adası’ndan American Falls’a, Goat Adası’nın diğer ucundan da Horseshoe Falls’a bir de yukarıdan baktık. Haritaya bakınca Niagara aslında Great Lakes denilen, 5 tane gölden (Superior, Michigan, Huron, Ontario, Erie) Erie ve Ontario’yu birbirine bağlayan ırmak. ABD’den Minnesota, Wisconsin, Illinois, Indiana, Michigan, Ohio, Pennsylvania, New York eyaletleri ile Kanada’dan Ontario and Quebec bölgeleri çevreliyor bu gölleri. Great Lakes, Marmara Denizi’nin 22 katı, Karadeniz’in yarısından büyük bir alan. Bütün göller tatlı su gölü ve birbirleri ile bağlı. Amerika’nın tatlı su kaynaklarının %95’i, dünyanın kaynaklarının ise %20’si bu göllerde. Fakat son 150 yıldır endüstrileşme ile göllerde kirlilik oluşmuş. Göllerin her yıl sadece %1 kadarı okyanusa döküldüğü için, kirlilik oluşturan unsurlarda azaltma yapılmış olsa da, kirliliğin hemen temizlenmesi de zor. (Kaynak: http://www.eng.buffalo.edu/glp/articles/review.htm) Öte yandan Niagara dünyanın en kirli nehirleri arasında değil. Maalesef çok daha kirlileri mevcut.
Bu arada, Niagara Çağlayanı’nın Amerika tarafında çok fazla sayıda Hint’li ve Pakistan’lı aile vardı. Visitor Center’daki görevliden aldığımız bilgiye göre, Hint/Pakistan’li aileler genellikle çok büyük oluyormuş, Kanada vizesine para vermemek için Amerika tarafında kalıyorlarmış. Niagara ziyareti onlar için genellikle her yıl tekrarlanan neredeyse kutsal bir ziyaretmiş. Ben Amerika’da iken simit, Türk kahvesi, ince belli bardakta çay, zeytin ve peyniri özlüyor, simit yerine bagel ile idare ediyorum. Koskoca bir Ganj nehrini özlemek ve yerine koyacak birşey aramak çok zor olsa gerek.
Niagara’dan sonra Chicago yoluna düştük ve uzun ve zahmetli bir yoldan sonra Chicago’ya ulaştık. Amerika’ya geldiğimizden beri Massatchuses, New York, Pennsylvania, Ohio, Indiana ve Illinois eyaletlerinden geçmiş olduk. O kadar eyaleti araba ile geçtiğimiz için aslında gittikçe daha tarımsal yerler görmekten öte çok yeni birşey öğrenmiş değilim eyaletler hakkında. Chicago şehri geceleyin büyüleyici görünüyor. Burada kaldığımız otel epeyce rahat. Bakalım yarın nereleri göreceğiz?
Zehra